14 Nisan 2013 Pazar

Davranış Bozuklukları -4


Gallean(adından emin değilim- og.) katkılarına baktığıımızda sinir sisteminin anatomisi hakkında pek çok şey katmıştır. Menstural döngüdeki anormalliklerden, başını yaralamasından, ziyadesiyle alkol kullanmasından, aşkta hayal kırıklığına uğramayı, bunların insanlarda davranış bozukluğuna sebep olabileceğini söylemişti.
Ortaçağ, son bin yıla baktığımızda, Bağdat’ta ilk akıl hastanesinin açıldığını, Şam ve benzeri şehirlerde benzerlerinin açıldığını görüyoruz.
İbni sina= avicenna. Tıp tarihinde en çok okutulan kişidir. Ruhsal problemlerin anlaşılmasında daha pozitif bakış açılarını yansıtan kişilerden olmuştur.
Bu devirlerden sonraki devirlerdeki kişilere baktığımızda durum çok iç açıcı değildir. Özellikle ortaçağa baktığımızda korkunç dogmatik olduğunu görürüz. Din, hayatı açıklamada yegâne güçtü ve fanatik yerlere varıyordu. Varması kaçınılmazdı, çünkü dini şeyleri metafizik şeyleri istediğin yere çekebilirsin eğer onun bir şekilde antitezi yoksa.
Cinnet her kültürde yok. İnsanların hangi davranışları teşvik ettiği, hangilerini etmediği açısından bakılınca, her rahatsızlık her kültürde yok. Rahatsızlıklar kültürden kültüre, sosyal sınıftan sosyal sınıfa değişir.
Bizde çok büyük ihtimalle kaygı bozuklukları ve depresyon gibi rahatsızlıklar bizim kadınlarımızda çok daha yaygındır.
Delirium, temel bilişsel işlevlerin aksadığı bir rahatsızlığı ifade eder. Ölmek üzereyken çocukluğundaki insanlarla konuşur. Örneğin kişi 4 yaşında gitmiş Almanya’ya o zamandan beri bir daha arapça konuşmamış, ölmek üzereyken Arapça konuşur.
Kitlesel delilikler, yüzlerce binlerce insanın birden çılgınca şeyler yapması şeklinde ortaya çıkmıştır.
Epidemik, insanların hayvanca dans ettiği, bir rahatsızlık çeşidi. Bir sürü insanın birden delirmesi, demek ki şeytan toplumumuzu istila etti fikrimizi güçlendiriyordu.
İklime, topluma göre değişen rahatsızlıklar. Kurda dönüşmek diye bir rahatsızlık, Likantropi. Köyün dışındaki bir yerde kurt gibi davranıyor vs. kurt davranışlarını taklit ediyor, bir kurt hayatı sürüyor.
Kara ölüm- veba 1348 1350 arasında 75 milyon insanı öldürmüştür.
15. 16. yüzyıllarda, cadı avları olmuştur. Buna vesile olan davranışların genel ifadesi: filan kişi Hristiyanlığın değerlerinden sapıyor ve bunu yayacak, onu ortadan kaldırmak gerekiyor. Az buçuk o zamanın normundan sapan, herkes cadı ilan ediliyordu.
O zaman cadı diye bir şey var. O kişi var olursa başkalarına bulaştıracak. O yüzden de temizlerlerdi. Mesela biz bir köyüz, köyümüzden 30 kişiyi bugün yaktık ve bu yaz baktık ki ekinler iyi değil. Ben de o yakılmaya sebep olan kişiyim. Derim ki "hala o günahkârlardan ötürü oluyor". Doğa olayları, veba vs. talihsizlikler cadılıklara atfediliyordu.
Delilik insanların çoğu kez aklının ermediği bir şey olduğu için, şu anda dahi, deliler bir taraftan bir kutsallık arz ediyorlardı ama bir taraftan da tanrının cezalandırdığı insanlar. Delilere bir taraftan daha özenli davranılır bir taraftan korkulur, ambivalans arz eder.
1500lü yıllarda yeni fikirler ortaya atıldı. Paracelsus, İsviçreli bir hekim. Hipnozun ilk temellerini atan kişilerden biridir. İnsanların davranış bozukluğunun kendi içsel süreçlerindeki ruhsal süreçlerindeki bazı çelişkilerden kaynaklandığını söylüyor. Eğer beyne dışarıdan metafizik bir doğaüstü bir güçle etki yapılabilirse, dolayısıyla içerideki ruhsal çelişkiler giderilebilirse kişinin iyileşeceğini söylüyor.
Avila teresa. ispanyol kadın. Farklı, delice davranan insanlar sanki hasta gibiler. Yani bu insanların yaptıklarını ziyadesiyle ciddiye almak zorunda değilsiniz. Hastalık gibi bir şey var o yüzden öyle. Vücut hasta olursa ruh da hasta olur.
Weyer. farklı olarak spesifik uzmanlık alanı ruhsal bozukluklardı. Kendisi kilise tarafından yasaklandı.
1500lü yıllardan başlayarak artık dünyada akıl hastaneleri başladı. Londra’da bethletem açıldı. Akıl hastaneleri bir furya olarak başladı. Akıl hastanelerinde delilere ne yapıyorlardı? Aslında hastaneler o zamanın dindar temiz toplumunu kirleten delilerden temizlemek içindi, delileri zincirlerlerdi.
Zekâ geriliği olan, otistik olan, normalden sapan herkes deliydi. Daha sonra moral tedavi- delilere daha insanca davranılması şeklinde gelişti. Ruhsal sanılan bazı rahatsızlıkların mikropları bulundu. Bu buluşlar ile tekrar bedene yönelindi.
Emil Kreaplin psikiyatrinin babasıdır. Belli bir grup semptomun bir arada bulunması haline semptom demiştir. Şizofreniye erken bunama demiştir.
Somatogenez: Fizyolojik bakış açısı. Ruhsal problemlerin veya normalden sapmaların bedenden kaynaklanması durumuna denir.
Psikogenez: Ruhtan kaynaklandığını söyler. Katarsis olduğunda felç belirtilerinde azalma görüyoruz. Demek ki sebep ruhsalın bozulması diyor.
Bugün ne safi psikogenez ne safi somatogenez. Bedenle ruh iç içedir.
Paradigma: bir şeylere bakarken takmış olduğumuz gözlükleri, çerçevemizi ifade eder. Bakış açısı. Hepimizin bir sürü gözlüğü var. O gözlüklerin farkında olup insanlara hizmet etmek gerekmektedir. herkesin olduğu hali zaten ırkçılığa, kendi gibi olmayanları daha olumsuz algılamaya yatkındır. Örneğin bir kişi hakkında önceden bir şey duyanla duymayanı kıyaslarsak, aynı konuşma yapılacak olsa, aynı kişiyi dinlersin, ama daha önce o kişiyle ilgili söylenen sözün gözlüğünü takar ve öyle değerlendirirsin.

11 Nisan 2013 Perşembe

Davranış Bozuklukları -3


1- yaşamın nasıl anlamlandırıldığı (felsefe/din/ insan davranışının kaynağı-neden)
2- bilinmeyen şeylerin nasıl anlamlandırıldığına göre değişir
problem davranış dini veya metafizik unsurlardan kaynaklanıyorsa,

Anormal davranıışların kaynağını el yordamıyla biliyoruz.
insan davranışında her zaman anlayamadığımız şeyler vardır. Yağmurun yağmasını anlamıyorsak onu metafizik bir şeylere yükleyebiliriz. Bizde kayıtlı olduğundan çok daha uzun süreden beri insanın burada olduğu öne sürülür.

1.papirüs
İnsan davranışlarının kaynağının beyin olduğunu ifade eden yazılar var. Bunun yanı sıra o zamanlarda muhtelif cerrahi müdahalelerin olduğuna dair bilgiler var.

2.papirüs
O zaman da cerrahi yöntemler kullanıldığını söyler. İnsanları iyileştirmede dua benzeri şeylerin kullanıldığı söylenir

Mısır yunan, insan davranışını tanrılara, metafizik güçlere dayandırmaktadır. Ya şeytaniydiler ya tanrısaldılar o zamanlar. İyi ve kötü vardı. İkisinin ortası başka bir şey yoktu. Dolayısıyla o günün toplamında kabul gören davranışlar tanrının güçleri kaynaklı davranışlar, kabul görmeyenler de şeytani güçler, kötü ruhlar gibiydi.
Deprem olduğunda da şeytanların veya kötü ruhların etkisiyle, iyi şeyler olduğu zaman ta tanrıların vs. yardımıyla oluyordu.
Bir kişi deliyse, onu şeytanlar istila etmişti. İçinde kötü ruhlar vardı. İçinde kötü ruhlar varsa, o kötü ruhları çıkarması için yöntemler, kafatasına delik açmaları söz konusu olabiliyordu. Bu yöntemlerin hijyenik vs. olmamalarına rağmen fosillere bakıldığında bu insanlardan uzun süre yaşayanları görülmektedir.
Denir ki, bir kişi deliyse veya deprem oluyorsa, tanrılar kızdıkları için o kişiye bir ceza veriyor.
Tımarhaneler bütün delilere yetecek kadar değildi. Bir genelleme yaparak delilere korkunç şeyler yapıyorlardı diyebiliyoruz. Genellemeleri fikir edinmek için yapıyoruz yoksa o zamanki uygulamalar yalnızca kötü açıdan değildi elbette, delileri doğaüstü güçleri olan ürkütücü bireyler olarak algılayanlar da vardı.
Örneğin birçok kişi inanır ki yetişkin bir deliyi başka biri güreşte yenemez, çünkü deli gücü var denir. Deli olunca ne hikmetse daha pehlivan birinin bile onu deviremeyeceği düşünülür. Deliliğin bilinmezliğini metafizik atfediyoruz.
Kafatasında delikler açmanın yanı sıra, tedavilerden bir tanesi exorcism yani şeytan çıkartmadır. Dualarla, enteresan yöntemlerle, kötü ruhlar çıkarılmaya çalışılır.
Örneğin yöntemlerden biri en kötü şeyleri yedirmektir ki kişi kötü ruhları kusarak çıkarsın, bununla birlikte aç bırakmak, kırbaçlamak vs. de olmuştur. madem o beden o kadar kötü şeylere ev sahipliği yapıyor, o bedene bazı müdahaleler yapmak suretiyle, o kötü ruhların çıkarılmasına çalışılıyordu.
Eğer bir toplumda kafalarını açmak suretiyle vs. bir şeyler yapılıyorsa bunun tersi de vardır yani daha merhametlice yaklaşmak gerektiğini de söyleyenler de vardır. Her şey kendi zıddıyla vardır- diyalektik anlayış.
Erken yunan, iyonya zamanlarında en parlak zamanlarından biridir. Pericles isimli yunan lideri zamanında tıpta ve ruh sağlığında. çok önemli gelişmeler olmuştur. O zamanlar insan vücudunu kutsal sayanlar vardı. Ama o zamana dair bildiğimiz en önemli bilgiler fizyoloji ve insan bedenine dair önemli gelişmelerdir.
Hipokrat yunandı. Bugünkü modern tıbbın babası sayılır. Hipokrat’ın katkılarını konuşursak, bedende olup bitenlerin bu rahatsızlıklara sebep verdiğini düşünürdü. İnsanın ruhsal yapısını bozan şeylerin elle tutulur fiziksel nedenlerden kaynaklandığını söylemiştir. Bu yüzden tıbbın babasıdır, çünkü maddenin gözüyle bakar, maddenin dışında bakmaz. Eğer rahatsızlığın kaynağı bedendeki bir şeyse, o zaman çözüm de bedene bir şeyler yapmaktır. Ruhsal bozukluklar dahil, bireyin her türlü zihinsel etkinliğinin kaynağı beyindir. Birey saçma sapan bir şeyler yapıyorsa, beyinden kaynaklıdır.
Hipokrat bir sürü önemli şey söylemiştir. İnsanların kimi şeylerin doğuştan getirdiğini söylerdi. Bireylerde olan birçok rahatsızlığın beyindeki hasarlardan olduğunu söylerdi. Bugünkü bildiğimiz şekliyle manik depresif bozukluğu da tarif eden oydu. Onun tarif ettiği üç tane hastalık vardı. Tuhaf şekilde, kişilerin kişiliklerinin anlamamızda insanların rüyalarının da önemli olduğunu söylerdi.
Hipokrat insanların mizaçlarından da söz ediyordu. Bu mizaçların vücuttaki sıvılardan kaynaklandığı söyleniyordu.
Histeriyi ilk izah eden kişiydi. Histeri ile o zamanki kastı şuydu, histeri kadınlara özgü bir rahatsızlıktı. Tıbben bir nedenine rastlanmayan, psikolojik nedenlerden kaynaklanan tıbbi problemlere deniyordu. Histeri ile histerik kişi farklı şeylerdir. Histeri Türkçe kaynaklarda isteri diye de çevrilmiştir ve daha somatoform bozukluklardır. Ruhen muhtelif yaşantılar taşıyorum bunlardan ötürü bir bakıyorum ki göremiyorum. Kişiye göz doktorları ve nörologlar baktığı zaman normalde görmesi lazım ama göremiyor.
Evlilik iyi gelir dedikleri birçok şey var bizim kültürümüzde de. Toplumun düşünüş tarzının değer yargılarının nasıl etkilediğine güzel bir örnek olmaktadır. Herkes evleniyorsa, o kişideki bildiğimiz tek değişken onun evlenmemesinden kaynaklanıyorsa, sorun bundan kaynaklanıyor olabilir.
Plato(eflatun) tarihteki en önemli düşünürlerden biridir. “Bütün insanlar, bütün davranışlarından sorumlu değildir. Bazıları davranışlarını kontrol edebilmeye muktedir değildirler. Bu insanlar bazı şeyler yaptıklarında, diğer insanlarla benzer cezalandırılmaları adil değildir.” demiştir.  Bugün biz de 18 den küçüklere aynısını söylüyoruz.
Aristo. farkındalığı veya bilinçliliği vurgulaması. Hipokrat’a benzer şeyler savunmuştur.

10 Nisan 2013 Çarşamba

Davranış Bozuklukları -2


DSM 4 hakkında:
DSM 4 etiket veriyorsunuz bir sürü zararı var. Bir kişiyi bir cümleyle tanımlıyorsunuz. 82 kişiye paranoid şizofreni var dediniz hepsi paranoid şizofreni mi yani? Sonuçta bir kişiye tek bir etiket vermekten kaçınır oldu DSM 4. DSM 4 sadece etiket değil bir kişiyi 5 eksenden incelemektedir:

Eksen 1-  kişinin tedaviye başvurmasına sebep olan durumdur. Başvuru nedenidir. Şu anda hayatını aksatan, kendisinin tutuklanmasına sebep olan, başkasına zarar veren, “tedaviye gitsin” denmesine sebep olan davranışları ele alır. Bildiğimiz pek çok şeyin yüzde 99 u bu eksendedir. Örnek olarak major depresiflik verilebilir. Eldeki durumu anlatır.

Eksen 2- Siz doğarken neredeyse olan  ve hayatınızın her yönüne yansıyan şeylerdir. Kişilik bozukluğu, zeka geriliği gibi durumlar bu eksene girer. Değişmezler ve biz var oldukça vardır. Yaptığımız ettiğimiz diğer her şeye yansır.

Eksen 3- Kronik, bu güne kadar geçirmiş olduğunuz çok ciddi tıbbi problemler veya hâlihazırda sizde kalıcı olan tıbbi problemleri içerir. Mesela uzun süre ilaç kullandıysanız bu eksen 3’e girer. Mesela kişide şeker hastalığı var.
Kişinin tıbbi durumunu yazarsınız buraya. Kişinin manidar derecede fazla veya düşük kilosunu yazabilirsiniz. Bedensel durumları yazılabilir. Örneğin kişinin ağzında fazla dişi yoksa, bir gözü görmüyorsa bunlar yazılabilir. Bir kişi doğuştan itibaren glutenli yiyecek yiyemiyorsa, gittiği her yerdeki hayatını etkiler. Yiyebileceği ekmek bulamaz yanında götürmesi lazım. Bu eksen genel olarak tıbbi durumuyla ilgilidir.

Eksen 4- Kişi şuanda nerede yaşıyor, sosyal durumu nasıl, bu gibi noktalar bu eksene yazılır. Kişinin sosyal durumuna ilişkin, örneğin kişinin işsiz oluşu - mesela işsiz ve evsiz ama oto tamirciliğini çok seviyor bu yazılabilir-, pozitif ve negatif psikososyal özelliklerini yazarsınız.
Örneğin şuan üniversitede ama ailesiyle pek bir ilişkisi yok, ailesiyle ilişki kurmak istemiyor bunu yazarsınız.
Bireysel danışma dersinde, ilk aşamalarda danışana dersleri nasıl diye sormak lazımdır. Hâlihazırdaki en manidar işlevsellik düzeyi hakkında bir fikriniz yok. Birey görmesi gereken işleri görüyor mu görmüyor mu? Örneğin ortaokul vs çocuğun notları son iki sene düşmüşse bu bize oldukça fazla bir şeyler söyler. Bu eksende genel olarak kişinin sosyal desteği yazılır.

Eksen 5- Bu eksen özet ekseninizdir. Kişiye 0 ile 100 arası bir rakamda puan veriyorsunuz,  0 veya 100 olamıyor bu rakam. İşlevselliğin genel değerlendirmesini yapmak amacıyla bu işlem uygulanıyor. Bu eksen biraz teamüllere göre yapılsa da sübjektiftir. Ben bir kişiye 60 veriyorsam başkası 76 verebilir. Bu eksen kişinin şimdiki, yani son bir haftaki hali ve son bir yıldır olan halini anlatır denilebilir.
Mesela ortalama bir üniversite öğrencisinin 70 civarı olduğu düşünülür. Neden? 80 nasıl biridir mesela?
100- Çok çeşitli etkinlik alanlarında üst düzey işlevsellik. Başkalarında aranan biridir hiçbir semptomu yoktur.
90- hiçbir belirti olmaması ya da en az belirti olması. Sınavdan önce hafif kaygı gibi durumlar içindir.
80- semptomlar varsa bile gelip geçicidir..
70- bazı hafif semptomlar, hafif insomnia, sosyal mesleki sorun. ara sıra okuldan kaçmalar ev içinde hırsızlık. Bazı anlamlı kişilerarası ilişkiler vardır.
Neden öğrenciler 70liktir? gelişimsel. Denir ki üniversite insanların kimliklerini daha da belirginleştirdikleri, kimlikleri ile dünya kadar uğraş verdikleri bir yerdir. Aynı zamanda dersler, trafiği, kendi başlarına olmak gibi sıkıntılar. Arkadaşlarınızla meseleler vs. yaşı gelişimsel dönemi, hayatında doğal olarak olup bitenlere bakıldığında, hayatında iki yakayı bir araya getirmesi çok da beklenemez. Çok fazla malzemeyle uğraşıyorlar henüz bu malzemelerin hepsinin üzerinde çok fazla usta değiller. Hafif düzeyde sıkıntılarının olabilmesi normaldir.  Bugün iyiyse yarın arkadaşı gıcık bir şey söyler birkaç gün canı sıkılır.
İşe girildiği zaman bu not genellikle daha düşük olur. 100 lük insanlar, kendini gerçekleştirmekte olan bireylerdir. Maslow gibilerine göre bunun için en az 40 yaşı falan bir geçmek lazım, bu aşamaya dünya kadar bir birikimle varırsınız. Herkesin varacağı yer değil, mizacı bile ona uygun değil. Bir sürü etmeni göz önüne almak.
Herkes aşağı yukarı ömrünün belli zamanlarında DSM 4 tanısı alır. 10 küsur yıl içinde en az bir tanı almayacak kişi yoktur.
Kişileri kategorilemenin kötü tarafı: kişilik tipi gibidir, kişilik tipini değiştirmek kolay değildir, kategorileri de değiştirmek kolay değildir. Bağlanma tarzı gibi değişken değildir, teorik olarak pek olacak iş değil. Ama kişiye sayı verirsiniz, o özelliği sürekli değişken olarak tanımlarsanız, sürekli değişken azalıp artabilir. 

9 Nisan 2013 Salı

Davranış Bozuklukları -1


Davranış bozuklukları 1. Hafta
Normal- anormal nedir?
Dsm4’e göre eğer çeşitli işlevsellik alanlarında ( sizden hayatta beklenen bir şeyler var, kişisel hijyeni sağlayıp vs vatandaş olarak davranmanız gerekir ne derece işlerini yerine getirebildiğini ifade eder) hayatın muhtelif işlevsellik alanlarında bir özellik sizi engelliyorsa, bunu da manidar bir sürede yapıyorsa veya kısa bir sürede yapsa da etkisi şiddetliyse(mesela 15 dk ama kriz geçiriyorsun) .
Örneğin bazısı manik bir dönem geçer birkaç gün ama alt üst eder.

Bir kişiyi ne anormal kılar?
-İçinde yaşanılan döneme göre de değişir. Örneğin homoseksüellik DSM 3 te cinsel işlev bozukluğu gibi görülürken şimdi dsm4 te yok.
-Örneğin eskiden 30lu yaşlara kadar evlenmediyseniz pek iyi durumda değildiniz. Mesela Erikson’un dönemlerine göre bakarsak eğer evlenmediyseniz geri kalmış sayılırdınız. Bugün ise ömrünüz boyunca evlenmemek ya da çocuk yapmamak bir gelişimsel gerilik değil.

Bir davranış nasıl olmalıdır ki adını anormal koyalım?
1-Kültürden kültüre değişir.
-Eskiden Kızılderililer muhtelif maddeler kullanıp ayinler yaparlardı. Şimdi kullanırsan halusinojen madde kullanıyor olursun.
-Mesela Ortadoğu’da zikir törenleri vardır kendilerinden geçerler fiziken mümkün olmayan şeyler yaparlar. Mesela kendi vücuduna şiş batırıyor kendine zarar veriyor ama o kültürde normaldir.
zlanda’da başkan lezbiyen bir kadındı mesela, Afganistan’da olsa nasıl olurdu?
-Bazı kültürlerde gidersiniz bir mezara, oğlunuzun bir sorunu vardır, ölmüş kişiye dua ederek medet umarsınız. Başka bir kültürde bu hakikaten gerçek dışı şeylere inanıp yolunu kaybetmek gibi algılanır.
-Her yerde cinnet geçirme diye bir şey yok mesela. Bazı şeyler bir kültürde normal zaman dilimine göre değişir. Bazı şeyler bir kültürün kıvanç duyduğu, bir kültürün utanç duyduğu bir şey olabilir.
-Temeli psikolojik olup bedensel rahatsızlıklar halinde ifade olan rahatsızlıklar var. Bu gibi rahatsızlıklar fakirlerde ve daha geleneksel toplumlarda çok daha yaygındır.
*DSM 4- kendi kültürünü esas almakla beraber, olabildiğince der ki şu konuştuğumuz rahatsızlık şu kültürlerde şöyledir, bu kültürlerde böyledir. Hem akademisyenlerin hem klinisyenlerin yazdığı bir kitaptır.
2-İstatistiksel Seyreklik
Bir davranış bir bireyin hayatını klinik anlamda manidar derecede aksatıyorsa, aynı zamanda bir davranışın bir toplumdaki yaygınlık düzeyi bir davranışı anormal veya normal olarak gösterebilir. DSM 4 e göre bu istatistiksel seyreklik. Az rastlanıyor olması da anormal olabilir. Bunda bir kusur var. Mesela üstün bir edebi yeteneğe sahipsiniz bu sizi anormal yapmaz.

3-Normlara Uygunluk:
İçinde yaşadığın toplumun kurallarına teamüllerine uygunluk derecesi de yine anormalin ölçütlerinden bir tanesidir. Ama onda da kusurlar var. Fahişelik de normlara uygunsuzdur ama bir psikolojik anormallik değildir.
Mesela bir toplumda yaşıyorsunuz o toplumdaki insanların çoğu 18 yaş civarı evden ayrılıyor iş buluyor. Sizin teamüllerinizle veya yaşıtlarınızla kıyasla geri kalmış gibi bir algı olabilir. Buna problem denebilir.
Örneğin yas süreci - patolojik yas olabilir. Normal yas değil patolojik yas diğerlerine kıyasla çok uzun süren olabilir
Neyin normal neyin anormal olduğunu tıp vs. de belirler. Psikolojinin psikiyatrinin aslında insanlara zarar da veren yanları var çünkü insanlara ölçütler koyuyor. Bu ranjda değilseniz haliniz hal değil. Bu devirde aşağı yukarı herkes kendi vaziyetinden aşağı yukarı bir şüphe eder. Mesela insanlara çok iyi davranıyorsunuz, acaba çok taviz veren biri miyim?
Psikoloji ve ruh sağlığı bir otoritedir. “.....” diyorlar diyen bir kitle var anonim.

4-Kişisel Rahatsızlık:
Size ait olan davranış veya durum sizi rahatsız ediyor mu? Örneğin eğer depresifseniz sizi önemli ölçüde rahatsız eder. Mesela panik atak yaşıyorsanız ölüyor gibi hissediyorsunuz vs.Obsesif kompulsif bozukluk var günde yüz kere elinizi yıkıyorsunuz, hayatınızı ona göre ayarlarsınız. Diyelim ki çok acil bir şey oldu suyun olmadığı bir yerdesiniz, sizin normal el yıkama sıklığınıza bakılırsa 45 dk sabit duramazken derse gitmezsiniz.
Kişilik bozukluklarında var olan sorun, kişi için sorun değildir çünkü o şeyin ta kendisisiniz. Kişilik bozuklukları egoya dahildir derler.
Kişisel rahatsızlık iyidir, ama her zaman sırtımızı dayayabileceğimiz bir özellik değildir. Mesela madde bağımlılığı durumunda, inkâr içinde oldukları için hali hazırda sorduğunuz takdirde eldeki meseleyi hayatını baya aksatıyor olmasına rağmen bir problem olarak görmüyor olabilir.
Örneğin bir kumar oynamış ve hayatını batırmış kişi bunu hala problem olarak görmüyor olabilir.
Genellikle birini sevmiyorsan onda kişilik bozukluğu vardır denir. Kişilik bozukluğu diyebilmek için:
1- O söylediğin özelliğin var olması ve değişmemesi lazım. Herkese öyle kolay kişilik bozukluğu denmez. Bazen bir rahatsızlık tanı ölçütlerini karşılar derecede vardır. mesela narsist kişilik bozukluğu. DSM 4 teki tanı ölçütlerini karşılayacak kadar var. O zaman o bozukluk vardır. Ama kimi insanlarda narsist kişilik bozukluğundan özellikler var ama narsist bozukluk var denemez. Bu durumda Eşik altı düzeyde o özelliklere sahip olma denir. Eşiği geçip tanı koyacak özelliklere sahip olmak değil. Mesela depresif özellikler taşıyorsanız sizde major depresif bozukluk var denemez. Sizde depresif bozukluklara ilişkin eşik altı özellikler var denebilir.

5-Bir davranışın beklenmedik olması:
Bir davranışın beklenmedik olması da normal- anormali belirler. Eldeki koşullar çerçevesinde düşündüğümüz zaman aslında o davranışın olmaması lazım. Oldukça hali vakti yerinde birisinin, bir ekmek parası bulma konusunda endişe duyması buna bir örnek olarak verilebilir.
Mesela 21 yaşındaki biri dese ki yakında öleceğiz zaten. 78 olsan neyse. Kişinin eldeki koşullar ölçüsünde bir çok kişide rastlanmayacak bir davranışı olması anormal bir davranıştır.
Her an bir şey olabilir düşüncesiyle yaşanamayacağı düşünülürse sürekli bunları düşünenler için rahatsız denebilir.

Yani, normal ve anormal davranışın ölçütlerini şu ana kadar 5 ana başlık altında inceledik.
(0- Manidar işlev kaybı)
1- Kültürden kültüre göre
2- İstatistiksel seyreklik
3- Normlara uygunluk
4- Kişisel rahatsızlık
5- Beklenmedik olması